Sonunda, çeşitlerimizi de eşe dosta gönderdiğimiz koliler dolusu numunelere verdikleri olumlu tepkilerle belirledik ve üretime geçtik. Ama, çeşidi biz öyle belirleyemeyeceğimizi, ürettiklerimizi sebze-meyve hal’ine gönderdiğimizde anladık. Hani bizim en lezzetli ürünlerimiz vardı ya! Ta bizi çocukluğumuzda yediklerimize ulaştıran ürünler, işte o ürünleri hal deki komisyoncular(kabzımallar!) beğenmedi. Bize bunları biz satamayız dediler! Neden satamazsınız! Çünkü, bu domatesler taş gibi sert değil(attığında kafa yaracakmış!), salatalıklar istediği model değişmiş!. Domatesler çok lezzetliymiş ama, bilmem hangi firmanın tohumu olmazsa, bunları satamazlarmış! Müşteri almazmış!. Beğenmezmiş. İşte ilk golü orda yedik! Anladık ki ne ürettiğin değil, kimin tohumundan ne ürettiğinden başlıyormuş Pazar!
Tabi biz ürünümüzü anlatmaya devam edelim. Tadı söyle, tadı böyle diye. Sonra da gönderdiğimiz herkes çok beğendi diye anlatalım ama nafile. Öğrenmeye başlamıştık HAL’ lerde neler oluyor!
Artık sorunlar başlamıştı. Ama çalışmadığımız yerden sorunlar çıkıyordu! Gelgelelim bu kadar değildi tabi ki.
Hadi anlatmaya devam edelim. Tabi hal deki komisyoncunun istediği tohumdan istediği domatesi yada hıyarı üretmeyince ürünümüz 1-0 yenik başladı Pazar yolculuğuna! İlk hafta hadi bir deneyelim dedik ne oluyor orada. Bizim ürünler nerelerde satılacak hangi pazarlara gidecek, hangi marketlerde göreceğiz, hangi fiyata talep olacak. Bekledik ve görmeye başladık.
Hani bizim ürünü bıraktığımız halde ki komisyoncular var ya, işte onlar başladılar bizim ürünümüzün ne kadar kötü olduğundan bahsetmeye! Talep yok muş! Gelen beğenmiyormuş! Neyini neresini beğenmiyormuş dediğimizde ise, rengini, boyunu, lezzetini demeye başladılar! Bizde ne moral kaldı ne çalışma azmi! Hani belki bu komisyoncu böyledir diye diğerlerine götürdük. Olmadı, Avrupa yakasındaki Hal’ e götürdük ama değişen bir şey olmadı!. Tabi bu arada hani hatırlarsanız hangi çeşit domates ve salatalık üretelim diye deniyorduk ya. Tabi elimizde bir çok çeşit ürün oluyordu. Ürün bol oluyordu ama bahanede bol oluyordu. En klasik olarak uydurulan bahaneler ise, “bugün ürün bol senin ürün para etmedi, “bugün müşteri talep etmedi” gibi olanlardı. Tabi bunun sonucunda, bizim hıyar lar aynı gün yada ertesi gün pazara çıkamayacağı için bozulma riskiyle karşı karşıya kalırdı!. Bu durum öyle bir otomatikleşmiş tiki, bir gün ürün 50 kuruş- öbür gün 70 kuruş olan ürün nadiren 1 lirayı görürdü! (komisyoncunun inisiyatifiyle!) Çoğu zaman komisyoncu abi malına talep yoktu bende 10 kuruşa verdim diye aradığımızda söylerdi! Tabi biz inanmazdık, komisyoncunun mal verdiği yerleri araştırıp öğrenmiştik ve ertesi günlerde ilgili marketlerin sebze-meyve reyonlarını ziyaret edip ürünümüzün fiyatına bakardık. Gördüklerimiz Ülkemizdeki Sebze Meyve fiyatlarında oynanan oyunun en temel şeklini oluşturuyordu. Bizden 10 kuruşa bile(kasa parası çıksın diye verdiğimiz ürün) alınmayan ürün, ertesi gün markette 3-4-5 liradan satılıyordu!
Tabi biz bu işin böyle olmayacağına karar verip, mutlaka direkt kendimizin pazarlaması gerektiğini düşündük!(beklenen de buydu). İşte o zaman esas gerçekle karşılaştık. Hani bizden 10 kuruşa-50 kuruşa ürettiklerimizi alan komisyoncular varya bunlar meğer, marketlerin adamlarıymış! Ve sebze meyveyi halde üreticilerden ucuza toplayıp, kendi marketlerinde aracısız olarak pazarlıyorlarmış! Tabi işin ilerleyen aşamalarında , aynı HAL komisyoncusunun market adına çiftçinin tarlasına kadar gidip onunla sözleşme yaptığını ve ürünü direkt tarladan bağladığını da öğrendik. Nasıl yani, dediğimizde, çiftçi malum, birçoğu aile işletmesi ve kendi işgücüyle dönüyor. Ekim zamanı eli şıkışık, HAL den gelen komisyoncu yada Marketin elemanı sayesinde ekim dikim öncesi aldığı avansla üretime başlıyor ve artık elini kaptıran çiftçi, malını HAL deki komisyoncuya(marketin elemanına) vermek zorunda kalıyor. Tabi ki verdiği fiyat aynı bize uygulandığı şekilde güncel fiyattan oluyor. Arada bir fazla ödeme yaparak çiftçiyi kızdırmamaya ve elde tutmaya da özen gösteriyorlar. Zaten fatura ve evrak ta yok. İstediğin fiyatı yaz makbuza olsun bitsin! YANİ ARTIK ÖĞRENMEMİZ GEREKEN BİR GERÇEK VAR!. Buda, TV ekranlarında yada diğer basında yazıldığı gibi çiftçiyle tüketici arasında birçok komisyoncu olmadığı sadece MARKET(HALKOMİSYONCUSU) olduğudur. Bu yalanların üzerinden tespit yapmaya çalışıldıkça ortaya farklı bir sonuç çıkmayacaktır. Ve sadece Herkes Konuşacaktır.!
Peki ne yapılması gerekiyor! Bunların sadece bir kaçını yazacağım. İlgilenen olursa devamını anlatırım.
- Tüm sebze ve meyvelerin Market ve Bakkallarda satışı yasaklanmalıdır.
- Yeni sebze-meyve HAL leri kurulmalıdır.
- Direkt üreticinin dahil olduğu ve tarladan itibaren pazardaki son fiyatı oluşuncaya kadar, Çiftçi kendi ürününü takip edebilmeli ve ilk çıkış noktasıyla, son satış fiyatı arasındaki farktan da payını alabilmelidir.
- Denetleme mekanizmaları, Tarım İl Müdürlüklerinden çıkartılmalı yada Ayrı birimlere verilmelidir.
- ….. tabiki devamı var…