Kategori arşivi: Atlantis Center Pivot Sulama Sistemleri

Konya Fuarı Hazırlıklarımız Sürüyor…

 

Yarın Açılışı yapılacak olan Sulama Fuarı için hazırlıklarımız tüm hızıyla sürmektedir. Tüm çiftçilerimiz fuara bekliyoruz.

 

atlantis lineer IMG_7267 IMG_7269

DUBAI EXIBITION.

THE MIDDLE EAST’S LARGEST TRADE EVENT DEDICATED TO
AGRIBUSINESS, POULTRY LIVESTOCK,
AQUACULTURE AND VETERINARY MEDICINE

13-15 March 2016

Dubai International Convention and Exhibition Centre

We are  at  S3F12.

atlantis lateral irrigation

KONYA SULAMA TEKNOLOJİLERİ VE BİTKİ BESLEME FUARINDAYIZ…

DAVETİYE

 

 

 

 

 

atlantis pivot sulama konya

Haksız Rekabet ve Ahlaksızca Satış Yapılması!

Sayın Çiftçilerimiz ve Tarım Yatırımcılarımız,

 

Atlantis Mühendislik olarak 1998 yılından beri faaliyetlerimize aynı azim ve inançla devam etmekteyiz. Bugüne kadar doğru işler yapmış olmamızın bir sonucudur ki, hala faaliyetlerimize devam ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. Ancak, bir süredir bizi tanıyan ve bize güvenip ürün yada hizmet almış olan değerli çiftçilerimizin bizi haberdar etmesi sonucu bazı kişilerin, onları  ziyarete geldiklerini ve bizim hakkımızda yalan beyanlarda bulunarak bizi karalamaya çalıştıklarını söylediler. Neyse ki bu değerli çiftçilerimiz ,18 yılı aşkın bir süredir bizleri tanıyıp ve inanan ve güvenen insanlardır ve bizlere bu bilgileri vererek durumdan haberdar etmişlerdir.

Bildiğiniz gibi, Atlantis Türkiye deki ilk ve Tek Center Pivot ve Lineer Sulama Makinesi üreticisi bir firmadır. Ne hikmetse, Atlantis üretime başladıktan sonra Türkiye pazarını keşfeden bazı firmalar ve onların elemanları, pazardan pay almak için, öncelikle yerli üreticileri karalayarak işe başlamışlardır. Bu ülkede kaliteli ürün üretilemez hep dışarıdan gelen ürünler daha kalitelidir şeklinde fikir beyan etmişlerdir. Bu arada bunlarda 4 tanesi de Atlantis i satın almak için teklif getirmişlerdir. Tabi yıllar içerisinde, bu firmaların bir çoğu Türkiye den çekilmek zorunda kalmışlar ve mevcut müşterilerini yalnız ve desteksiz bırakmışlardır. Bildiğiniz gibi, pazara giren her firma son 10 yılda en az 3-4 kez bayi değiştirmiş ve böylece müşterilerini mağdur etmişlerdir. Çok Şükür ki ,Atlantis olarak biz o mağdurların hep yanında olmaya çalıştık.

Çiftçilerimizin bizi arayarak haber  verdikleri ve gerekli tedbirleri almamızı istedikleri konuları tek tek takip edip bulduk. Bunlarla ilgili gerekli hukuki süreç başlatılacaktır.

Eskilerin söyledikleri gibi biz yaptıklarımızı anlatmazsak, ahlaksız olanlar: onlar yapamazlar, onlar edemezler, onlar bilmezler diyerek bize çamur atmaya devam edecekler. O yüzden aşağıda onların bize çamur atmak için kullandıkları ifadelerin cevaplarını verme ihtiyacı doğmuştur. Ve bizde her fırsatta kendimiz ve yaptıklarımızı anlatmaya devam edeceğiz. 18 yılı aşkın bir süredir Sulama Sektöründeyiz ve hizmete devam edeceğiz.

1.Bizim teklifimizdeki pano programlanabilir panodur. (PR….model dir)….Atlantis Mekanik ve Elektronik pano kullanmaktadır. Bu panolar müşterilerin ihtiyaçlarına göre daha da farklılaşmaktadır.(SCADA yönetimi, RF haberleşme, Ethernet haberleşme, Monitoring, PLC ve TouchScreen ekran, GSM haberleşme, GPS koordinat yönetimi). Kullanılan panoyu övmek için önce panonun hangi koşullar için üretildiği, müşteri istekleri ve kullanım ve bakım kolaylığı ve ucuzluğu dikkate alınmalıdır. Atlantis panolarında kullanılan tüm ekipmanlar Ülkemizde rahatça bulunabilecek ürünlerdir. Ayrıca panoları Türkçe olarak yapan ilk firmayız. Rakipler ise, herhangi bir arıza halinde kendilerine bağımlılık yaratma düşüncesiyle özel ürünleri pazara sokmaya çalışmaktadırlar.

2.Spanlarımız 66,5m’dir. Bu makine arazide sadece 6 iz bırakır.

Atlantis, Tüm Dünya’ da yaygın olarak kullanılan 47.6-53,5 ve 59,4 mt lik kule uzunlukları kullanmaktadır. Ayrıca Atlantis 66 metrelik kuleye de sahiptir. Ancak 66 mt lik kulenin diğer kulelere göre daha zayıf olduğu bilinen bir gerçektir. Kule ne kadar kısalırsa okadar güçlü olur. Makinenin bırakacağı iz sayısı, makinenin performansıyla değerlendirildiğinde çok önemsizdir. Kaldı ki, tarla üzerindeki iz makinenin ömrü boyunca oluşan aynı izdir.(değişmez). Çoğu zaman traktör ve benzeri ekipmanların oluşturduğu izden daha azdır. Türkiye’ de Ve Dünya üzerinde yaygın olarak kullanılan uzunluk 53,5 mt dir.(örneğin Ceylanpınar-Koçaş-Gözlü-Altınova Tarım işletmesi ve yüzlerce diğer çiftçiler). Rakiplerin 66 metrelik kule kullanma hevesi, Atlantis te üretiminin olmadığı düşüncesiyle, fiyat avantajı yaratma arzusudur. Ancak, kulenin zayıflamasıyla ortaya çıkacak sonuçları hesap etmemektedirler. Kaldı ki, 66 mt. Kule üretimimiz vardır.(anlaşılan bizi yakından takip edemiyorlar!)

3.Teklifte son askı 30m dir (bu sadece biz ……..’ de var.)

Atlantis, 0.0-6,6-10,6-12,6-14,6-16,6-18,6-20,6-22,6-24,6-30,6 uzunluklarına sahip Overhang imal etmektedir. Genel Kullanım, 6,6-12,6-18,6-24,6 mt dir. Sadece Rakipte bu ürünün olduğunu söylemek komiktir. Kaldı ki Dünya üzerinde daha uzun overhang lerde bulunmaktadır. Sadece rakiplere çamur atılmaya çalışılmaktadır. Hiçbir tutarlılığı yoktur. Bunu da yetersiz takip olarak görüyoruz.

4.Onlarda 124 bizde 138 sprinker var. (Bizde hortumlar, U-pipe’lar, ağırlıklar orijinal Senninger markadır, onlar hortum, ağırlık ve U-pipe ları kendileri yaptırıyor. Arada ne fark var hortum yerli olunca çatlıyor, sarkıyor, ağırlıkta ki fark : ağırlık en altta olmalı, onlarda yukarıda)…

Atlantis, Ürünlerinde kullandığı sprinkleri Senninger-Nelson ve Komet üreticilerinin programlarıyla otomatik olarak seçmektedir. Seçimi manuel olarak yapmak, sprink sayısının fazla yada eksik oluşu sprink modeline ve üzerindeki nozula göre değişmektedir. Kaldı ki, Atlantis stoklarında on binlerce nozul bulunmakta olup, tüm rakiplerinden daha hızlı  değişim yapmaktadır. Kullanılan ağırlıklar ve hortumlar Atlantis üretimi olduğundan, ithalatçılarda kullanılan ürünlerdeki gibi kalitesiz değildir. Ağırlığın altta yada üste oluşu, sprink modeline ve üreticinin kullanım alışkanlıklarına göre değişmektedir. Sadece onlarda yukarıda demenin, anlamsız bir karalama çabası olduğu aşikardır.

5.Bizim dişli kutumuz 52:1 oranında onlarda 50:1 yada 40:1..

Atlantis 1:50 oranlı dişli kutusu kullanmaktadır. Bu oran onlara ne gibi bir avantaj sağlamış anlamak zordur.

6.Bizim motorlarımızı 68rpm onlarda max 43rpm civarında..

Atlantis, tüm Dünya’da genel olarak kullanılan 35rpm (1:40) motorları kullandığı gibi 57 rpm ve 71 rpm motorları da kullanmaktadır. Türkiye’de 380 V olduğundan 68rpm çalışan motor yoktur. 68rpm denilen motor Türkiye’de 57 rpm olarak çalışmaktadır. 35-57 ve 71 rpm motorların fiyatları aynıdır. Sulama alanına göre projelendirme esnasında motor seçimi yapılır ve makine fiyatına etkisi yoktur. Motor devir sayısının fazlalığı ve eksikliği övünülecek bir şey değildir. Motor devrini düşürmek güç arttırımı için yapılır ve en verimli motor 35 rpm olandır. Sonuç ta motorun devrini hiç düşürmeyebilir 1435rpm olarak da kullanabilirdik.

7.Bizde booster pump ve birçok parçası mevcut..

Atlantis booster pompalı ve pompasız sistemleri üretmektedir. Eğer müşteri ihtiyacı varsa ve sistemde ihtiyaç duyuluyorsa sisteme ilave edilebilmektedir. Bu arada booster pompanın dejavantajlarınından bahsedilmemiş olması da manidar dır.(rüzgar ettkisi ve homojen olmayan sulama, ilave enerji ihtiyacı v.b.) Bir çok parçası mevcut ne demek acaba?

8.Servis te aynı hızdayız ve bizim yedek parçamız ve servisimiz onlardan çok daha ekonomiktir. Yaşanmış örnekleri mevcuttur. Birçok Atlantis müşterisi yedek parçayı bizden satın almaktadır..

Serviste Atlantis in 7/24 hızına hiçbir ithalatçının erişmesi mümkün değildir. Kaldı ki gezici ekipleriyle ve bayi alt yapısıyla sürekli olarak yanınızdadır. Yedek parça ve ürün fiyatında da Atlantis yerli imalatçı olduğundan dolayı kaliteyi en düşük fiyatı müşterilerine sunar. Rakiplerin yedek parça temin hızının bizimkiyle aynı olduğunu söylemeleri çok komiktir. Ayrıca fiyat avantajları da imkansızdır. Yaşanmış örnek olarak, rakiplerin bizden direkt aldıkları yedek parçaları asıl biz gösterebiliriz. Kaldı ki, son 10 yıl içerisinde bir çok yabancı firma bayi ve distribütör değiştirmiş olup, müşterilerini yalnız bırakmışlardır. Ortaya çıkan bu durumu Atlantis, çiftçimize destek vermek amacıyla telafi etmeye çalışmıştır. Bu arada onlara şunu da sormak lazım, elinizdeki yedek parça listesi(hazırda bulunan) bize gönderebilirmisiniz gidip beraber bir kontrol edelim. Bir çoğu yalan beyanlarla müşterilerini yanıltmaktadırlar. Tabi eğer isterseniz gelin bizimkileri biz gösterelim, bakalım kaç haftada sayabileceksiniz!

9.Bizde teker üzerlerinde boombacklar var..

Atlantis Center Pivot ve Lineer ürünlerinde standart olarak Kuru tekerlek izini müşterilere sunmaktadır. Rakipleri de Atlantis’in standart olarak sunmasıyla beraber sunmak zorunda kalmışlardır. Şimdiye kadar satmış oldukları ürünlere beraber bakalım, maalesef üzerlerinde boomback yok!Özellikle boomback(kuru teker izi) standartını Atlantis belirlemiş olup, her iki hareket yönüne de hizmet vermektedirler. Maalesef rakiplerimizin bazılarının Pivotları sadece 1 yöne hareket edebilmektedir. Bunu da avantaj mış gibi yansıtmaktadırlar.

10.Lastikler 18 diştir. Türkiye de yerli ve yabancı rakiplerin hepsinde diş sayısı 17 ve altıdır.

Atlantis 21 dişli kendi markası altında ürettirdiği lastikleri kullanmaktadır. (Demek ki bizim tekerleklerdeki dişleri sayamamışlardır). Bizim Lastiklerimiz 8 katlıdır. Rakiplerin %90 ı 6 katlı kullanmaktadır. Hatta bazıları 4 kat tekerlek kullanıp fiyat avantajı yaratmaya çalışmaktadırlar. Lastiklerimizin diş yüksekliği 30 mm dir. Rakiplerin diş yüksekliği 20-25 mm dir. Aslında kendi ürünlerini övmeye çalışırken, ürünlerinin ne kadar kalitesiz olduğunu da göstermişler. Kaldı ki, onlara şunu sormak lazım, elinizde kaç tane yedek lastiğiniz var?.  İhtiyaç halinde nasıl getireceksiniz o kadar büyük bir lastiği!

11.Kablolar 12 Gauge’dur. 4 katlıdır. ABD üretimidir.

12 gauge un ne olduğunu bilmezlerse bizimkini de anlamazlar.

Kablolar Türkiye’de üretilmektedir. 11 (4×2,5+7×1,5 mm²)

11 damarlı ve 13 (4×2,5+9×1,5 mm²) damarlıdır. UV dayanımlıdır. Rakiplerin özellikle Amerikan malı söylemleri çok anlamsızdır. Özellikle birçok pivot üreticisine Kablo Türkiye den gitmekte olup üzerine Amerikan malı yazılmaktadır. Burada Amerikan malı yazıldığında Türk malından daha kaliteli demeye çalışıyorlar!

12. biz  bu arada End gun’da Nelson’la değil Komet ile çalışmaya başladık.(ikisi zaten uzun yıllardır rakipti, ürünler aynı kalitededir). Komet daha düşük basıç istiyor ve Avusturya da ürettiği için sevkiyatı çok hızlı. Link : http://www.kometirrigation.com/twin/

eeee Günaydın size!

Atlantis End Gun olarak üretimin başından beri Komet ürünleri kullanmaktadır. (Bu arada Nelson ürünleri de oldukça kalitelidir.) Rakiplerin bu ürünü yeni fark etmiş olmaları sevindiricidir. Bunu da sanki Atlantis kullanmıyormuş gibi lanse etmeleri de ayıptır. Sevkiyatı hızlı dediği ürünler zaten bizim stoğumuz da bulunuyor. Soralım bakalım kaç günde getirebiliyorlar Avusturya dan!.. Özellikle yazın sıcağında bitkinin susuzluğa tahammülü kalmadığında! 

  1. Bizim ürünlerimiz daha kalitelidir. 

Atlantis olarak ürettiğimiz makinelerin teknik özellikleri bellidir. Bunlar aşağıdaki tablolarda detaylı olarak verilmiştir. Rakiplerimiz aşağıdaki teknik özelliklerden daha iyi olduklarını bize ispat etmelidirler. Kullanılan tüm ürünler ve özellikleri, Dünya standartının üzerinde dir. Biz butik bir çalışma yaparak üretim yapıyoruz. Ürünü kaliteyi düşürerek ucuzlatmıyoruz.

  1. Onların kullandığı Sprinkler Çin malıdır.

Utanmazlığın dibine vurdular! Yahu bizim de sizin de kullandıklarınızda aynı fabrikadan çıkıyor. Herkes bu ürünleri Dünya’ da 3 markanın ürettiğini ve pivot üreticilerinin (kayıtlı) onlardan aldığını biliyor. Bu markalarında , fabrikalarını Çin’ e taşıdıklarını herkes biliyor. Markalar üretim maliyetlerini düşürmek için Çin de üretim yapıp tüm Dünya’ya dağıtmaktadırlar. Size bu ürünler nerden geliyor! Uzaydan mı! Bunların herkes tarafında bilinmesine rağmen, sanki bizim kullandığımız ürünleri Çin’ den düşük kalite ürün alıyormuş gibi göstermeye çalışıyorlar.! Ayıptır.!

15. Onların Pivotları yıkılıyor muş!.

Yahu bizim pivotlar kul yapısı da sizinki uzaydan mı geliyor da yıkılmıyormuş!.

Elimizde onlarca rakip markanın yıkılmış resimleri var. Bu ne onları nede bizi kalitesiz yapar. Biz onların yıkılmış olan resimlerini şimdiye kadar müşterilerimize göstererek bir karalama yapmadık. Her makine ve ekipman(örneğin araba), kullanıcı hatasından kaza yapabilir. Rakip Pivot ve Lineer lerinin onlarca yıkılmış ve mağdur edilmiş müşterisiyle biz ilgilenmek zorunda kalıyoruz. Siz esas bu müşterilerle neden ilgilenmediğinizi, neden yıkılmış olan pivotlarını ayağa kaldıramadığınızı yada aylar sonra tamir edebildiğinizi anlatmıyorsunuz çiftçilerimize!

Burada esas sorunun, elinizde hiçbir yedek parça olmayışından kaynaklandığını neden söylemiyorsunuz?

Gelin biz size yardımcı olalım, size yedek parça ve servis verelim. Bu tavrınızdan vazgeçin!. Meyve veren ağacı taşlamayı bırakın. Sizin de bu ülke için üretenlerin ağacına bir kova su dökerek destek olmanız yakışık olur. Elinizdeki çantalarla dolaşıp sağa sola çamur atmaya çalışmakla olmaz!

16. Biz Amerikalı yada Avrupalı bir firmayız. O yüzden bizim ürettiğimiz daha kalitelidir.

Yahu, bırakın bu edebiyatları, bu ülke insanı her şeyin en kalitelisini yapabilir. Malın nerden geldiği değil, hangi standartla üretildiği ve kalite kontrolün nasıl yapıldığı önemlidir. Atlantis, bugün Dünya’ nın bir çok ülkesine ihracat gerçekleştiriyorsa bu, kalitesinden ödün vermediği içindir. Amerikalı yada Avrupalı firmaların neredeyse tamamı bugun Uzakdoğuda(Çin, Tayland…) üretim yaptırmaktadırlar. Bu onları ne daha kaliteli nede daha kalitesiz yapar.

Ama bilinen bir gerçek vardır. Oda çelik ürünlerinin et kalınlığı azaldıkça kaliteleri de azalır. O zaman rakiplerimize sormalıyız sizin malzeme kalınlıklarınız nedir?

Biz söyleyelim;

ATLANTİS  RAKİP-1 RAKİP-2
ANA KULE 100X100X10 mm 80x80x 6 mm 80X80X4,7 mm
TEKERLEK KULESİ 80x80x8 mm 80x80x5 mm 80X80X4,7 mm
TEKERLEKLER 8 katlı 6 kat 4 kat
BORU KALINLIKLARI 3,0mm 2,7 mm 2,5 mm
Mil ler 22 mm 20 mm 18 mm
Kule Yüksekliği 3, 5 mt 2,80 mt 2,70 mt

 

Yukarıda yazılanlara bakarsanız kalitenin nerde üretildiğini görebilirsiniz.

 

 

Atlantis Center Pivot ana kuleAtlantis Pivot Technicial datajpg_Page1

Atlantis Pivot Technicial datajpg_Page2jpg_Page1

 

 

 

 

Kayseri -Yeşilhisar Sulama Semineri Tamamlandı!

 

Atlantis Mühendislik Kayseri–Yeşilhisar Semineri Tamamlandı                                                            22.02.2016

 

 

Kayseri – Yeşilhisar bölgesinde Belediye Başkanı , Ziraat Odası Başkanı , Ziraat Bankası Müdürü ,Tarım İlçe  Müdürü ve personelleri ile çok sayıda çiftçimizin  değerli katılımları ve Kayseri Yeşilhisar bayimiz Hisar Tarımın organizasyonu ile  gerçekleşen Atlantis  Center Pivot ve Lineer sulama sistemleri semineri tamamlanmıştır.Atlantis Pivot Kayseri Yeşilhisar Semineri

 

Seminerde suyun önemi , Türkiye’nin su durumu ve tarım alanları hakkında kısa bilgiler verildikten sonra center pivot ve lineer sulama sistemleri tanıtılmıştır. Seminer oldukça verimli ve dikkat çekici geçmiştir. Özellikle Yeşilhisar bölgesindeki çiftçilerin son yıllardaki büyük alanları işlemeleri ile ihtiyaç haline gelen sulama sistemleri açısından en çok ilgi çeken ürün center pivot ve lineer sistemler olmuştur.

kayseri center pivot eğitimi

 

Gerekli bilgileri dilimiz döndüğünce 1998 yılından beri Atlantis Mühendislik olarak verdik ve vermeye devam edeceğiz. Katılımcılara Türkiye de ilk ve tek olarak Atlantis tarafından üretilmeye başlayan Center Pivot ve Lineer Sulama makineleri konusunda bilgiler verdik. Özellikle yerli üretici olarak servis ve yedek parçanın önemini anlattık. Kendilerinden destek beklediğimizi ifade ettik. Atlantis olarak 1998 yılından beri Tarımsal Sulama Sistemleri konusunda çalışmalarımızı anlattık. Bölgede kurduğumuz Center Pivotlar hakkında bilgi verdik. rakiplerimizden olan üstünlüklerimizi anlattık ve çok olumlu görüşler aldık. Atlantis olarak Dünya standartlarında yaptığımız üretimin, ihracatımızı ne kadar çok arttırdığından bahsettik.

Bundan sonraki günlerde aynı seminerlere başka bölgelerde de devam edeceğiz.

Atlantis Center Pivot, Kayseri Center Pivot

 

 

 

 

 

 

 

Bol kazançlar dileğiyle…

 

 

Erman EROL

Ziraat Mühendisi

Atlantis Mühendislik

 

Bu fiyatlardan yemeye devam ederiz.! Neden?

Sebze Meyve Fiyatları Neden Düşmez!

Vatandaş, sebzeyi meyveyi pahalı yediğini, çiftçi ürünün para etmediği ve çöpe döktüğünü ve yada tarlada bıraktığını iddia eder.

Tarlada 20 kuruşa satılamayan ürün markette 3 lira. Ürününü 20 yada 50 kuruşa satamadığını söyleyen çiftçi, kendi malını markette 4-5 liraya satıldığını görünce kahrolur.

Pazarlara yada marketlere gidilip sorulduğunda, bu sene ürün az oldu derler bundan pahalı.

Sera 2

Sonra bu sene hepsi ihracata gitti derler ondan pahalı.(bu arada bu sene Rusya ile krizden tonlarca sebze meyve geri döndü ama yine de fiyatlar düşmedi! acaba neden? nereye gitti bu kadar sebze meyve?)

TV programlarında pazarlarda, pazarcıların tabelaları gösterilir, vatandaşla ayaküstü sohbet edilir sorulur da sorulur . Cevaplar değişmez.

RESİM 515

Sebze meyve hallerine gideriz bakarız fiyatlara pahalı herşey, pazarlara gideriz orda da pazarcılar hep aynı hikayeleri anlatırlar…

Tarım Bakanlığı biz el atacaz der, ama nedense sadece derler… bütün iktidarlar hep aynı şeyi söyler durur…

Sonra bu böyle devam eder gider.

Peki nedir işin aslı!. Hadi gelin birde birde benden dinleyin işin aslını…

Neden tarlada 50 kuruş’ ta markette 4-5 lira. Kim yada kimler kazanıyor bu paraları…

Sebze Meyve Fiyatları Neden Düşmez!

Bu sebze yada meyveler, tarladan çıkıp vatandaşa ulaşana kadar hangi aşamalardan geçiyor…

Sebze Meyve Hal’leri ne işe yarıyor. Kabzımallar ne yapar. Kime çalışırlar… Pazarcılar kimdir nasıl alır satarlar…

Peki tarlada 50 kuruş bile etmeyen bir ürün nasıl oluyor da markette pazarda ve markette 3-4 liradan satılıyor. Bu kadar parayı kim kazanıyor.! Kaç tane aracıdan geçiyor da 50 kuruşluk sebze meyve birden bire tüketiciye 3-4 lira kimi zamanda 5-6 liraya ulaşılıyor.

 

Bu yazıyı yazmadan önce 2 senedir düşünüyorum, yazayım mı yazmayayım mı! Zaman zaman eşle dostla durumu konuşup onlara yaşadıklarımı anlatıyorum, hayretler içerisinde dinliyorlar! Tabi bütün bunları anlatırken , bu durumu nerden bildiğimi işin başında anlatıyorum. 24 yıllık Ziraat Yüksek Mühendisi olduğumu ve Tarımın bir çok alanında faaliyet gösterdiğimi, bitkisel üretim yaparak bunları pazarladığımı söylüyorum. Tabi o zaman bakışları daha da anlamlaşıyor. Gelelim hikayenin başına

 

Hani Ziraat Yüksek Mühendisiyiz ya! Bizden iyi tarım yapacak birisi mi olacak. Olsa olsa Profesörler olabilirdi. Tabi birde diyeceksiniz. Bu iş öyle okumakla olmaz. Bu iş teorik bir iş değil pratik bir iş. Bende Mühendis aklımla, pazarın en fazla olduğu yer nerededir, nereye satarım , nakliyeyi en aza nasıl indirip te kar elde ederim diye düşünüp zaten yaşamakta olduğum İstanbul’da bu işi yaparım dedim. Dedim ama! Öyle yaparım demekle olmuyor. Aylarca, İstanbul kazan ben kepçe Sera için uygun arazi bulmak için  dolaşmadığım yer kalmadı. Sanırım 6 ay kadar dolaştım ve bu arada binlerce km yol gittim. Çoğu kişinin geçmediği, gezmediği ve farkında bile olmadığı yerler gördüm. Hani Ziraat Y. Mühendisi’ yiz ya, her gittiğim yerde sağolsun arazilerini kiralamak isteyenlerce çok iyi karşılandım ve gerekli desteği vereceklerini söylediler. Ama ne hikmettir ki, bir türlü istediğimiz nitelikte araziyi bulamadım. Tam vazgeçmişken Beykoz-Cumhuriyet Köyde bir arkadaşım arazi aradığımı duyarak bana yardımcı oldu. Hani o kadar ay boşuna dolaşmışım gibi, yolu, elektriği ve temiz suyu olan 30 dönüm(30.000 m2) araziyi kiraladım. İstanbul’da böyle bir arazi olduğunu da pek sanmıyorum. Dedim ya, İstanbul Pazar ve bende İstanbuldaki sebze-meyve “HAL” lerine 30 dk mesafedeyim. Oh ne güzel nakliyeden de kar ettim! Birde rekabette öne geçtim diye de düşünüyorum. Öyle ya, Antalya’ dan 1 kamyonunun gelişi 1.000-1.500 lira ise hatta kışın en soğuk günlerinde yollar kapalı olunca gelecek araçta yoksa. Ne güzel! Zaten öyle değilmidir? Fırsatları değerlendirdiğinizde para kazanırsınız.

RESİM 433

Başladık üretim çalışmasına, bu arada gezdim bütün İstanbul ve Antalya’ da bir çok sera gezdim. Bu seraları kime yaptırırız nereden alırız nasıl yaparız diye. Fiyatlar aldım. Ortaya çıkan maliyetler ve teknik yetersizliklerden dolayı bu işin dışarıdan hizmet almayla olmayacağına karar verdim ve daha iyisini kendi fabrikamda yapabileceğime karar verdim. Zaten Sulama Sistemleri üreten ve demir işleme konusunda yeterince tecrübeye sahip bir fabrikamız vardı. Bu arada her ne kadar Ziraat Yüksek Mühendisi olsam da, her işin kendi uzmanı olduğunu iyi bilirim. (Cesaretim var ama Cahil değilim!). Değerli hocalarımızla irtibata geçtim ve Antalya’ dan bu işin uzmanı bir kişiyle, danışmanlık anlaşması yaptım. Gerçekten de mesleğini çok iyi bilen bir kişiydi ve bize çok yardımı oldu. Tüm hesaplar kitaplar tamam!. Çizimlerde tamam. Sebze Meyve hallerine gidip görüştüğüm herkes, abi sen yeter ki üret biz alırız-satarız diyor! İstanbul’ da bu ölçekte kimse üretmiyor, biz senle anlaşırız diyorlar! Bundan ötesi varmı!

Başladık fabrikada Sera’ları üretmeye ve kışın ortasında kurmaya. Bu arada cahil değiliz dedik ya! Herşeyi de kuralına uygun yapıyoruz. Birde bu işi en iyi şekilde yapacağız. Gittik Tarım İl Müdürlüğüne, ve İlçe Müdürlüğüne bu işin Organik yada İyi Tarım sertifikasıyla nasıl yapacağımızı öğrendik ve izinlerimizi aldık. Aldık ama, sonra Belediyenin başımıza nasıl bir sorun çıkartacağınızda bilmiyorduk.! Üretmekten daha çok Belediyenin yarattığı problemlerle uğraştık! Bu konuya fazla girmeyeceğim.

Hani kendi fabrikamızda daha iyi yaparız diye aldığımız o üretim kararı var ya, iyiki de öyle yapmışız!. Üretime başladıktan sonra İstanbul’ da ortaya çıkan ani bir fırtına da Göçbeyli deki seralar büyük hasar görmüş olmasına rağmen bizde naylon bile yırtılmadı!

Ne üretelim ne üretelim diye çalışmalar yaparken, İstanbul’ da en iyi Çengelköy hıyarı ve Domates üretebileceğimizi ve bazı yeşillikleri üretebileceğimizi anladık. Ve artık hangi çeşitleri üretebileceğimize karar vermek için denemelere başladık.

Aldık tohumları verdik fidecilere, onlardan aldığımız fideleri diktik seralarımıza. İşin başında da Antalya ‘dan getirttiğimiz danışman ve Seradaki diğer Ziraat Mühendisi arkadaşımız ve onlarca işçi. Gece gündüz , kar-kış, nasıl çalışıyoruz bilseniz. O zamana diğer üreticileri daha iyi anladım! Denemesini yaptığımız ürünleri, önce eşe dosta kolilerle gönderdim. Onların görüşlerini aldım. İnanılmaz lezzetli!. Gelen övgüler insanı nasıl kamçılıyor bir bilseniz. Öyle bir lezzetli ki tadını alan hemen herkes çocukluğundaki tadı aldığını söylüyordu. Birde biz o kadar dikkatli üretiyorduk ki, hani organik değildi ama organikten daha lezzetliydi. Sadece İyi tarım sertifikamız vardı.

Sonunda, çeşitlerimizi de eşe dosta gönderdiğimiz koliler dolusu numunelere verdikleri olumlu tepkilerle belirledik ve üretime geçtik. Ama, çeşidi biz öyle belirleyemeyeceğimizi, ürettiklerimizi sebze-meyve hal’ine gönderdiğimizde anladık. Hani bizim en lezzetli ürünlerimiz vardı ya! Ta bizi çocukluğumuzda yediklerimize ulaştıran ürünler, işte o ürünleri hal deki komisyoncular(kabzımallar!) beğenmedi. Bize bunları biz satamayız dediler! Neden satamazsınız! Çünkü, bu domatesler taş gibi sert değil(attığında kafa yaracakmış!), salatalıklar istediği model değişmiş!. Domatesler çok lezzetliymiş ama, bilmem hangi firmanın tohumu olmazsa, bunları satamazlarmış! Müşteri almazmış!. Beğenmezmiş. İşte ilk golü orda yedik! Anladık ki ne ürettiğin değil, kimin tohumundan ne ürettiğinden başlıyormuş Pazar!

Tabi biz ürünümüzü anlatmaya devam edelim. Tadı söyle, tadı böyle diye. Sonra da gönderdiğimiz herkes çok beğendi diye anlatalım ama nafile. Öğrenmeye başlamıştık HAL’ lerde neler oluyor!

Artık sorunlar başlamıştı. Ama çalışmadığımız yerden sorunlar çıkıyordu! Gelgelelim bu kadar değildi tabi ki.

Hadi anlatmaya devam edelim. Tabi hal deki komisyoncunun istediği tohumdan istediği domatesi yada hıyarı üretmeyince ürünümüz 1-0 yenik başladı Pazar yolculuğuna! İlk hafta hadi bir deneyelim dedik ne oluyor orada. Bizim ürünler nerelerde satılacak hangi pazarlara gidecek, hangi marketlerde göreceğiz, hangi fiyata talep olacak. Bekledik ve görmeye başladık.

Hani bizim ürünü bıraktığımız halde ki komisyoncular var ya, işte onlar başladılar bizim ürünümüzün ne kadar kötü olduğundan bahsetmeye! Talep yok muş! Gelen beğenmiyormuş! Neyini neresini beğenmiyormuş dediğimizde ise, rengini, boyunu, lezzetini demeye başladılar! Bizde ne moral kaldı ne çalışma azmi! Hani belki bu komisyoncu böyledir diye diğerlerine götürdük. Olmadı, Avrupa yakasındaki Hal’ e götürdük ama değişen bir şey olmadı!. Tabi bu arada hani hatırlarsanız hangi çeşit domates ve salatalık üretelim diye deniyorduk ya. Tabi elimizde bir çok çeşit ürün oluyordu. Ürün bol oluyordu ama bahanede bol oluyordu. En klasik olarak uydurulan bahaneler ise, “bugün ürün bol senin ürün  para etmedi, “bugün müşteri talep etmedi” gibi olanlardı. Tabi bunun sonucunda, bizim hıyar lar aynı gün yada ertesi gün pazara çıkamayacağı için bozulma riskiyle karşı karşıya kalırdı!. Bu durum öyle bir otomatikleşmiş tiki, bir gün ürün 50 kuruş- öbür gün 70 kuruş olan ürün nadiren 1 lirayı görürdü! (komisyoncunun inisiyatifiyle!)  Çoğu zaman komisyoncu abi malına talep yoktu bende 10 kuruşa verdim diye aradığımızda söylerdi! Tabi biz inanmazdık, komisyoncunun mal verdiği yerleri araştırıp öğrenmiştik ve ertesi günlerde ilgili marketlerin sebze-meyve reyonlarını ziyaret edip ürünümüzün fiyatına bakardık. Gördüklerimiz Ülkemizdeki Sebze Meyve fiyatlarında oynanan oyunun en temel şeklini oluşturuyordu. Bizden 10 kuruşa bile(kasa parası çıksın diye verdiğimiz ürün) alınmayan ürün, ertesi gün markette 3-4-5 liradan satılıyordu!

Tabi biz bu işin böyle olmayacağına karar verip, mutlaka direkt kendimizin pazarlaması gerektiğini düşündük!(beklenen de buydu). İşte o zaman esas gerçekle karşılaştık. Hani bizden 10 kuruşa-50 kuruşa ürettiklerimizi alan komisyoncular varya bunlar meğer, marketlerin adamlarıymış! Ve sebze meyveyi halde üreticilerden ucuza toplayıp, kendi marketlerinde aracısız olarak pazarlıyorlarmış! Tabi işin ilerleyen aşamalarında , aynı HAL komisyoncusunun market adına çiftçinin tarlasına kadar gidip onunla sözleşme yaptığını ve ürünü direkt tarladan bağladığını da öğrendik. Nasıl yani, dediğimizde, çiftçi malum, birçoğu aile işletmesi ve kendi işgücüyle dönüyor. Ekim zamanı eli şıkışık, HAL den gelen komisyoncu yada Marketin elemanı sayesinde ekim dikim öncesi aldığı avansla üretime başlıyor ve artık elini kaptıran çiftçi, malını HAL deki komisyoncuya(marketin elemanına) vermek zorunda kalıyor. Tabi ki verdiği fiyat aynı bize uygulandığı şekilde güncel fiyattan oluyor. Arada bir fazla ödeme yaparak çiftçiyi kızdırmamaya ve elde tutmaya da özen gösteriyorlar. Zaten fatura ve evrak ta yok. İstediğin fiyatı yaz makbuza olsun bitsin! YANİ ARTIK ÖĞRENMEMİZ GEREKEN BİR GERÇEK VAR!. Buda, TV ekranlarında yada diğer basında yazıldığı gibi çiftçiyle tüketici arasında birçok komisyoncu olmadığı sadece MARKET(HALKOMİSYONCUSU) olduğudur. Bu yalanların üzerinden tespit yapmaya çalışıldıkça ortaya farklı bir sonuç çıkmayacaktır. Ve sadece Herkes Konuşacaktır.!

Peki ne yapılması gerekiyor! Bunların sadece bir kaçını yazacağım. İlgilenen olursa devamını anlatırım.

  1. Tüm sebze ve meyvelerin Market ve Bakkallarda satışı yasaklanmalıdır. Tabi ben böyle dedim, ama bu işin nasıl yapılacağını da ilgilenenlere sorarlarsa söylerim. Sonra Et ve Süt fiyatlarındaki gibi bir direniş oluşmasın!
  2. Yeni sebze-meyve HAL leri kurulmalıdır. Bunların nerelerde kurulacak nasıl işletilecek kim denetleyecek…bunların cevapları da var
  3. Direkt üreticinin dahil olduğu ve tarladan itibaren pazardaki son fiyatı oluşuncaya kadar, Çiftçi kendi ürününü takip edebilmeli ve ilk çıkış noktasıyla, son satış fiyatı arasındaki farktan da payını alabilmelidir.
  4. Denetleme mekanizmaları, Tarım İl Müdürlüklerinden çıkartılmalı yada Ayrı birimlere verilmelidir.
  5. Tabi tüm bunlara haldeki komisyoncular(market satınalmacıları) ve marketlerin kendileri parakende temsilcileri itiraz edip ağlayacaklar… maliyetler, gelin fiyatlara bakalım…karımızı gösterelim falan filan…
  6. ….. tabiki devamı var…

Gürsel ARAL

Ziraat Y. Mühendisi

 

Center Pivotlarla Eğimli Arazilerde Sulama Yapılabilmesi için Dikkat edilmesi gerekenler!

Center Pivotlarla Eğimli Arazilerde Sulama Yapılabilmesi için Dikkat edilmesi gerekenler!                                                                 

Eğimli arazilerde sulama yaparken projelendirmeye dikkat etmek sizin yararınıza olacaktır. Burada işin uzmanı bir Sulama Mühendisi tarafından yapılacak proje sizi olası sorunlardan koruyacaktır.

 

 

Atlantis center pivot eğimli arazi sulama sistemi

Atlantis center pivot eğimli arazi sulama sistemi ŞEKİL-1

Hem arazi eğiminin nekadar olduğuna hem toprak tahlilinde çıkan sonuçlara azami önem verilmelidir. Eğim yönü, derecesi, bitki örtüsünün yönü, toprak yapısı ve arazideki su kaynağının debisi de önemlidir. Eğimli arazilerde genellikle basınç farklılıkları ve toprakta su birikmeleri ile yüzey akışa geçilmesi sorunları oluşmaktadır. Bu duruma karşı mutlaka basınç dengeleyiciler kullanılmalıdır.atlantis center pivot

Atlantis center pivot sulama sistemleri %15 eğime kadar olan arazilerde rahatlıkla çalışmaktadır. %15 in üzerindeki eğimlerde ise Atlantis Mühendisleri tarafından sistemde yapılan güçlendirmelerle sorun çözülebilmektedir. Önemli olan doğru firma ve marka ile çalışarak, size doğru proje ve ürünün sunulması sağlamanızdır. Ortaya çıkabilecek her türlü problemde Atlantis fabrikasıyla 7/24 size desteğe hazırdır.atlantis center pivot projelendirme topografya

 

Şekil-1 de eğimin durumuna göre yerleştirilmiş center pivot kuleleri görünmektedir. Burada Eğime göre kule uzunlukları değişken olarak seçilebilmektedir. Atlantis in avantajı, arazinize uygun makineyi fabrikanızda üretebilmesidir.

 

 

eğimli arazilerde pivot sulama

ŞEKİL-2

 

Şekil-2 de yanlış yerleştirilmiş örnek çizim bulunmaktadır. Sistem yerleşimi doğru yapıldıktan sonra mevcut debiye göre belirlenen nozul dizilimi ile sprinkler takılır. Sprinklerin tamamında bulunan basınç düzenleyiciler, sayesinde arazide eğim olmasına rağmen özel bir çalışma yapmadan ( diğer sistemlere göre en üstün özelliklerden bir tanesidir.) arazinin her noktasında aynı basıncı sağlayarak homojen sulamayı yapabiliriz.

 

Bol kazançlar dileğiyle…

Erman EROL

Ziraat Mühendisi

Atlantis Mühendislik

 

Sebze Meyve Fiyatları neden Düşmez-3

Sonunda, çeşitlerimizi de eşe dosta gönderdiğimiz koliler dolusu numunelere verdikleri olumlu tepkilerle belirledik ve üretime geçtik. Ama, çeşidi biz öyle belirleyemeyeceğimizi, ürettiklerimizi sebze-meyve hal’ine gönderdiğimizde anladık. Hani bizim en lezzetli ürünlerimiz vardı ya! Ta bizi çocukluğumuzda yediklerimize ulaştıran ürünler, işte o ürünleri hal deki komisyoncular(kabzımallar!) beğenmedi. Bize bunları biz satamayız dediler! Neden satamazsınız! Çünkü, bu domatesler taş gibi sert değil(attığında kafa yaracakmış!), salatalıklar istediği model değişmiş!. Domatesler çok lezzetliymiş ama, bilmem hangi firmanın tohumu olmazsa, bunları satamazlarmış! Müşteri almazmış!. Beğenmezmiş. İşte ilk golü orda yedik! Anladık ki ne ürettiğin değil, kimin tohumundan ne ürettiğinden başlıyormuş Pazar!

Tabi biz ürünümüzü anlatmaya devam edelim. Tadı söyle, tadı böyle diye. Sonra da gönderdiğimiz herkes çok beğendi diye anlatalım ama nafile. Öğrenmeye başlamıştık HAL’ lerde neler oluyor!

Artık sorunlar başlamıştı. Ama çalışmadığımız yerden sorunlar çıkıyordu! Gelgelelim bu kadar değildi tabi ki.

Hadi anlatmaya devam edelim. Tabi hal deki komisyoncunun istediği tohumdan istediği domatesi yada hıyarı üretmeyince ürünümüz 1-0 yenik başladı Pazar yolculuğuna! İlk hafta hadi bir deneyelim dedik ne oluyor orada. Bizim ürünler nerelerde satılacak hangi pazarlara gidecek, hangi marketlerde göreceğiz, hangi fiyata talep olacak. Bekledik ve görmeye başladık.

Hani bizim ürünü bıraktığımız halde ki komisyoncular var ya, işte onlar başladılar bizim ürünümüzün ne kadar kötü olduğundan bahsetmeye! Talep yok muş! Gelen beğenmiyormuş! Neyini neresini beğenmiyormuş dediğimizde ise, rengini, boyunu, lezzetini demeye başladılar! Bizde ne moral kaldı ne çalışma azmi! Hani belki bu komisyoncu böyledir diye diğerlerine götürdük. Olmadı, Avrupa yakasındaki Hal’ e götürdük ama değişen bir şey olmadı!. Tabi bu arada hani hatırlarsanız hangi çeşit domates ve salatalık üretelim diye deniyorduk ya. Tabi elimizde bir çok çeşit ürün oluyordu. Ürün bol oluyordu ama bahanede bol oluyordu. En klasik olarak uydurulan bahaneler ise, “bugün ürün bol senin ürün  para etmedi, “bugün müşteri talep etmedi” gibi olanlardı. Tabi bunun sonucunda, bizim hıyar lar aynı gün yada ertesi gün pazara çıkamayacağı için bozulma riskiyle karşı karşıya kalırdı!. Bu durum öyle bir otomatikleşmiş tiki, bir gün ürün 50 kuruş- öbür gün 70 kuruş olan ürün nadiren 1 lirayı görürdü! (komisyoncunun inisiyatifiyle!)  Çoğu zaman komisyoncu abi malına talep yoktu bende 10 kuruşa verdim diye aradığımızda söylerdi! Tabi biz inanmazdık, komisyoncunun mal verdiği yerleri araştırıp öğrenmiştik ve ertesi günlerde ilgili marketlerin sebze-meyve reyonlarını ziyaret edip ürünümüzün fiyatına bakardık. Gördüklerimiz Ülkemizdeki Sebze Meyve fiyatlarında oynanan oyunun en temel şeklini oluşturuyordu. Bizden 10 kuruşa bile(kasa parası çıksın diye verdiğimiz ürün) alınmayan ürün, ertesi gün markette 3-4-5 liradan satılıyordu!

Tabi biz bu işin böyle olmayacağına karar verip, mutlaka direkt kendimizin pazarlaması gerektiğini düşündük!(beklenen de buydu). İşte o zaman esas gerçekle karşılaştık. Hani bizden 10 kuruşa-50 kuruşa ürettiklerimizi alan komisyoncular varya bunlar meğer, marketlerin adamlarıymış! Ve sebze meyveyi halde üreticilerden ucuza toplayıp, kendi marketlerinde aracısız olarak pazarlıyorlarmış! Tabi işin ilerleyen aşamalarında , aynı HAL komisyoncusunun market adına çiftçinin tarlasına kadar gidip onunla sözleşme yaptığını ve ürünü direkt tarladan bağladığını da öğrendik. Nasıl yani, dediğimizde, çiftçi malum, birçoğu aile işletmesi ve kendi işgücüyle dönüyor. Ekim zamanı eli şıkışık, HAL den gelen komisyoncu yada Marketin elemanı sayesinde ekim dikim öncesi aldığı avansla üretime başlıyor ve artık elini kaptıran çiftçi, malını HAL deki komisyoncuya(marketin elemanına) vermek zorunda kalıyor. Tabi ki verdiği fiyat aynı bize uygulandığı şekilde güncel fiyattan oluyor. Arada bir fazla ödeme yaparak çiftçiyi kızdırmamaya ve elde tutmaya da özen gösteriyorlar. Zaten fatura ve evrak ta yok. İstediğin fiyatı yaz makbuza olsun bitsin! YANİ ARTIK ÖĞRENMEMİZ GEREKEN BİR GERÇEK VAR!. Buda, TV ekranlarında yada diğer basında yazıldığı gibi çiftçiyle tüketici arasında birçok komisyoncu olmadığı sadece MARKET(HALKOMİSYONCUSU) olduğudur. Bu yalanların üzerinden tespit yapmaya çalışıldıkça ortaya farklı bir sonuç çıkmayacaktır. Ve sadece Herkes Konuşacaktır.!

Peki ne yapılması gerekiyor! Bunların sadece bir kaçını yazacağım. İlgilenen olursa devamını anlatırım.

  1. Tüm sebze ve meyvelerin Market ve Bakkallarda satışı yasaklanmalıdır.
  2. Yeni sebze-meyve HAL leri kurulmalıdır.
  3. Direkt üreticinin dahil olduğu ve tarladan itibaren pazardaki son fiyatı oluşuncaya kadar, Çiftçi kendi ürününü takip edebilmeli ve ilk çıkış noktasıyla, son satış fiyatı arasındaki farktan da payını alabilmelidir.
  4. Denetleme mekanizmaları, Tarım İl Müdürlüklerinden çıkartılmalı yada Ayrı birimlere verilmelidir.
  5. ….. tabiki devamı var…

Neden Sebze Meyve Fiyatları Düşmez-2

Neden Sebze Meyve Fiyatları Düşmez-2

 

Hani Ziraat Yüksek Mühendisiyiz ya! Bizden iyi tarım yapacak birisi mi olacak. Olsa olsa Profesörler olabilirdi. Tabi birde diyeceksiniz. Bu iş öyle okumakla olmaz. Bu iş teorik bir iş değil pratik bir iş. Bende Mühendis aklımla, pazarın en fazla olduğu yer nerededir, nereye satarım , nakliyeyi en aza nasıl indirip te kar elde ederim diye düşünüp zaten yaşamakta olduğum İstanbul’da bu işi yaparım dedim. Dedim ama! Öyle yaparım demekle olmuyor. Aylarca, İstanbul kazan ben kepçe Sera için uygun arazi bulmak için  dolaşmadığım yer kalmadı. Sanırım 6 ay kadar dolaştım ve bu arada binlerce km yol gittim. Çoğu kişinin geçmediği, gezmediği ve farkında bile olmadığı yerler gördüm. Hani Ziraat Y. Mühendisi’ yiz ya, her gittiğim yerde sağolsun arazilerini kiralamak isteyenlerce çok iyi karşılandım ve gerekli desteği vereceklerini söylediler. Ama ne hikmettir ki, bir türlü istediğimiz nitelikte araziyi bulamadım. Tam vazgeçmişken Beykoz-Cumhuriyet Köyde bir arkadaşım arazi aradığımı duyarak bana yardımcı oldu. Hani o kadar ay boşuna dolaşmışım gibi, yolu, elektriği ve temiz suyu olan 30 dönüm(30.000 m2) araziyi kiraladım. İstanbul’da böyle bir arazi olduğunu da pek sanmıyorum. Dedim ya, İstanbul Pazar ve bende İstanbuldaki sebze-meyve “HAL” lerine 30 dk mesafedeyim. Oh ne güzel nakliyeden de kar ettim! Birde rekabette öne geçtim diye de düşünüyorum. Öyle ya, Antalya’ dan 1 kamyonunun gelişi 1.000-1.500 lira ise hatta kışın en soğuk günlerinde yollar kapalı olunca gelecek araçta yoksa. Ne güzel! Zaten öyle değilmidir? Fırsatları değerlendirdiğinizde para kazanırsınız.

Başladık üretim çalışmasına, bu arada gezdim bütün İstanbul ve Antalya’ da bir çok sera gezdim. Bu seraları kime yaptırırız nereden alırız nasıl yaparız diye. Fiyatlar aldım. Ortaya çıkan maliyetler ve teknik yetersizliklerden dolayı bu işin dışarıdan hizmet almayla olmayacağına karar verdim ve daha iyisini kendi fabrikamda yapabileceğime karar verdim. Zaten Sulama Sistemleri üreten ve demir işleme konusunda yeterince tecrübeye sahip bir fabrikamız vardı. Bu arada her ne kadar Ziraat Yüksek Mühendisi olsam da, her işin kendi uzmanı olduğunu iyi bilirim. (Cesaretim var ama Cahil değilim!). Değerli hocalarımızla irtibata geçtim ve Antalya’ dan bu işin uzmanı bir kişiyle, danışmanlık anlaşması yaptım. Gerçekten de mesleğini çok iyi bilen bir kişiydi ve bize çok yardımı oldu. Tüm hesaplar kitaplar tamam!. Çizimlerde tamam. Sebze Meyve hallerine gidip görüştüğüm herkes, abi sen yeter ki üret biz alırız-satarız diyor! İstanbul’ da bu ölçekte kimse üretmiyor, biz senle anlaşırız diyorlar! Bundan ötesi varmı!

Başladık fabrikada Sera’ları üretmeye ve kışın ortasında kurmaya. Bu arada cahil değiliz dedik ya! Herşeyi de kuralına uygun yapıyoruz. Birde bu işi en iyi şekilde yapacağız. Gittik Tarım İl Müdürlüğüne, ve İlçe Müdürlüğüne bu işin Organik yada İyi Tarım sertifikasıyla nasıl yapacağımızı öğrendik ve izinlerimizi aldık. Aldık ama, sonra Belediyenin başımıza nasıl bir sorun çıkartacağınızda bilmiyorduk.! Üretmekten daha çok Belediyenin yarattığı problemlerle uğraştık! Bu konuya fazla girmeyeceğim.

Hani kendi fabrikamızda daha iyi yaparız diye aldığımız o üretim kararı var ya, iyiki de öyle yapmışız!. Üretime başladıktan sonra İstanbul’ da ortaya çıkan ani bir fırtına da Göçbeyli deki seralar büyük hasar görmüş olmasına rağmen bizde naylon bile yırtılmadı!

Ne üretelim ne üretelim diye çalışmalar yaparken, İstanbul’ da en iyi Çengelköy hıyarı ve Domates üretebileceğimizi ve bazı yeşillikleri üretebileceğimizi anladık. Ve artık hangi çeşitleri üretebileceğimize karar vermek için denemelere başladık.

Aldık tohumları verdik fidecilere, onlardan aldığımız fideleri diktik seralarımıza. İşin başında da Antalya ‘dan getirttiğimiz danışman ve Seradaki diğer Ziraat Mühendisi arkadaşımız ve onlarca işçi. Gece gündüz , kar-kış, nasıl çalışıyoruz bilseniz. O zamana diğer üreticileri daha iyi anladım! Denemesini yaptığımız ürünleri, önce eşe dosta kolilerle gönderdim. Onların görüşlerini aldım. İnanılmaz lezzetli!. Gelen övgüler insanı nasıl kamçılıyor bir bilseniz. Öyle bir lezzetli ki tadını alan hemen herkes çocukluğundaki tadı aldığını söylüyordu. Birde biz o kadar dikkatli üretiyorduk ki, hani organik değildi ama organikten daha lezzetliydi. Sadece İyi tarım sertifikamız vardı.

devamı…

 

Sebze Meyve Fiyatları Neden Düşmez-1

Sebze Meyve Fiyatları Neden Düşmez!

Vatandaş, sebzeyi meyveyi pahalı yediğini, çiftçi ürünün para etmediği ve çöpe döktüğünü ve yada tarlada bıraktığını iddia eder.

Tarlada 20 kuruşa satılamayan ürün markette 3 lira. Ürününü 20 yada 50 kuruşa satamadığını söyleyen çiftçi, kendi malını markette 4-5 liraya satıldığını görünce kahrolur.

Pazarlara yada marketlere gidilip sorulduğunda, bu sene ürün az oldu derler bundan pahalı

Sonra bu sene hepsi ihracata gitti derler ondan pahalı

TV programlarında pazarlarda, pazarcıların tabelaları gösterilir, vatandaşla ayaküstü sohbet edilir sorulur da sorulur . Cevaplar değişmez.

Sebze meyve hallerine gideriz bakarız fiyatlara pahalı herşey, pazarlara gideriz orda da pazarcılar hep aynı hikayeleri anlatırlar…

Tarım Bakanlığı biz el atacaz der, ama nedense sadece derler… bütün iktidarlar hep aynı şeyi söyler durur…

Sonra bu böyle devam eder gider.

Peki nedir işin aslı!. Hadi gelin birde birde benden dinleyin işin aslını…

Neden tarlada 50 kuruş’ ta markette 4-5 lira. Kim yada kimler kazanıyor bu paraları…

Sebze Meyve Fiyatları Neden Düşmez!

Bu sebze yada meyveler, tarladan çıkıp vatandaşa ulaşana kadar hangi aşamalardan geçiyor…

Sebze Meyve Hal’leri ne işe yarıyor. Kabzımallar ne yapar. Kime çalışırlar… Pazarcılar kimdir nasıl alır satarlar…

Peki tarlada 50 kuruş bile etmeyen bir ürün nasıl oluyor da markette pazarda ve markette 3-4 liradan satılıyor. Bu kadar parayı kim kazanıyor.! Kaç tane aracıdan geçiyor da 50 kuruşluk sebze meyve birden bire tüketiciye 3-4 lira kimi zamanda 5-6 liraya ulaşılıyor.

Bu yazıyı yazmadan önce 2 senedir düşünüyorum, yazayım mı yazmayayım mı! Zaman zaman eşle dostla durumu konuşup onlara yaşadıklarımı anlatıyorum, hayretler içerisinde dinliyorlar! Tabi bütün bunları anlatırken , bu durumu nerden bildiğimi işin başında anlatıyorum. 24 yıllık Ziraat Yüksek Mühendisi olduğumu ve Tarımın bir çok alanında faaliyet gösterdiğimi, bitkisel üretim yaparak bunları pazarladığımı söylüyorum. Tabi o zaman bakışları daha da anlamlaşıyor. Gelelim hikayenin başına.

devamı için..